Tugay’dan İzmir İş Dünyasına Eleştiri: “Şehre Sahip Çıkmayanlar Utanmalı”
İşte Cemil TugayTugay, belediyedeki çalışma düzenine ilişkin eleştiriler hakkında şunları söyledi:
“Göreve geldiğimden beri bununla ilgili haksız eleştiriler yapanları görüyorum. Belediyede verimli çalışmayan hatta çalışmaya niyeti olmayan bazı insanlarla ilgili kararlar almak durumunda kalıyoruz. O zaman karşımıza şunu çıkarıyorlar. O şunun yakını, o bunun yakını falan. Ya ben anlamıyorum. Yani kimlerin yakınını belediyede çalıştıracağız ya da çalışmasa da bir şey demeyeceğiz. Birisi bana bunun listesini verirse onun üzerinden konuşalım.”
RANT GURUBU DEMEK İSTEMEM AMA BASKI GRUBU VAR
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çıkar gruplarına yönelik soruya ise şöyle yanıt verdi:
“Öyle bir şey yani rant grubu demek istemem ama bir şekilde bir şekilde kendi istedikleri olsun diye belli bir düzenin devamını isteyen insanlar olmuştur tabii. Her yerde var bu. Ama ben gerçekten halkın hakkını asla teslim etmem. Yani özel olarak birilerini bir şeyle suçlamak istemem. Ama ben asla bu baskılara boyun eğmem. Birilerinin şantajını, tehditini kabul etmem. Sürekli seni karalamak için bir şeyler söyleriz, yaparız diyen insanlara boyun eğmeyeceğimi artık anlasınlar yani. Doğru bildiğim yerde yürüyeceğim. Asla boyun eğmeyeceğim.”
BELEDİYE YATMA YERİ DEĞİL
Çalışanlara yönelik baskı ve mobbing iddialarını reddeden Tugay şu ifadeleri kullandı:
“Desinler ki bak şu insanların işte oğlu, kardeşi, karısı, bilmem gelini falan bunlar mecburen alınacak belediyeye almak zorundasınız, değil mi? Hani böyle bir şeyimiz var. Anladığım kadarıyla bu eleştiriyi yapanlara söylüyorum bunu. Ve onlar çalışmasa da onlar üzerine düşeni yapmasa da sesinizi çıkarmayacaksınız. Neden? O çünkü onların falancaların, filancaların yakını, şusu busu.
Yani şimdi ben belediyeyi yönetirken şunu yapmamın doğru olduğunu düşünüyorum. Belediye iyi çalışmalı. İyi iş yapmalı ve iyi çalışanları biz omzumuzda taşımalıyız. Evet. Onları ellerimizin üzerinde böyle taşımalıyız. Onlara özen göstermeliyiz.
Bir şekilde çalışmayan, verimli olmayan ya da görev yeri değiştirilmek zorunda kaldığı zaman onu beğenmeyen falan insanlara da ‘Hayır, bu sizin göreviniz. Yapmak zorundasınız’ diyebilmeliyiz yani. Öyle değil mi? Mobbing bu mu yani şimdi? Evet. Bunu yapınca da mobbing mi oluyor? Yani ihtiyaç olmayan bir yerde. Şimdi bürolara çok miktarda insan doldurulmuş yani.
Yani şöyle olmuş. Beni işte işe alın da bir yerde çalışayım. Tamam. Alıyorsunuz. İşte bir yerde göreve başlıyor. Birkaç ay sonra ben burayı sevmedim ya da ben burada yoruldum. Eee benim şöyle rahat bir yere alın. Ne yapıyor? İşte falanca yakını telefon ediyor. Ya bu bizim şöyle çok kıymet verdiğimiz bir adamın bilmem nesidir. Onu işte şey yapın. Böyle rahat bir yere alın. Sonra ne yapıyoruz? Onu oraya almışlar.
Maalesef bazı kişilerle ve bazı çevrelerle bir türlü bu konuda anlaşamadık. Yani bir karar vereceğiz. Belediye gerçekten iyi çalışan insanların, düzgün çalışan bir mekanizmanın bir örneği mi olacak? Yoksa sadece birilerini koruma, kollama yeri mi olacak yani? Ben İzmir halkının böyle bir şey istediğini düşünmüyorum.
Dışarıda belediyede iş versek can siperhane çalışacak on binlerce insan var belki. Yani belediyeye yapılan başvurulardan görüyorum bunu. Bakın belediye yatma yeri değil. Kimse kusura bakmasın yani. Belediye yatma yeri değil.”
BEN GENELDE KAMUCU GÖZLE BAKARIM AMA...
Belediye iştiraklerinde taşeronlaşma iddialarına da değinen Tugay, arıtma tesisleri örneği üzerinden şunları söyledi:
“Arıtma tesisinin işletmesinde geçmiş yıllara baktığımız zaman problemleri gördük. Anlatabiliyor arkadaşlarımızla dedik ki neden böyle oluyor? ‘Diğer şehirler nasıl? Onlara bakın’ dedim. Orada gördük ki büyük şehirlerin çoğunda arıtma tesisleri işletmesi uzmanlaşmış, özel şirketlere verilmiş. Ben genelde her şeyi kamucu gözle bakıyorum ama şimdi eğer işletmeyi iyi yapamıyorsak ki belediyenin içerisinde maalesef sürekli bir personel sirkülasyonu oluyor.
Yani o gidiyor, o geliyor, onun yerine o geliyor, işte yönetim değişiyor, bilmem kim geliyor falan. Sürekli bu durumdan dolayı sorun oluyor. Arıtma tesisi çok hassas bir tesis. Bizim görevimiz bu işin iyi işleyip işlemediğini denetlemek olmalı. Onun için söylüyorum. Bakın her iş için söylemiyorum bunu. Yani bana mesela elektrik dağıtımını özelleştirmek kesinlikle yanlış geliyor. Ama arıtma tesisi derli toplu bir alanda, yapılacak iş de belli. Bununla ilgili biz sadece bu işi en iyi yapacak kişileri buluruz.
Yani bir de biz orada 300 kişiyle arıtma tesisini yürütmeye çalışıyoruz. Bizden daha büyük tesisleri 150 kişiyle çalıştırıyorlar. Burada da bir hata var, bir yanlışlık var yani. Neticede bunlar bir araya geldiği zaman böyle bir karar aldık. Bu kararın doğru olduğuna eminim. Bu arkadaşlarımızı tabii işten çıkarmayacağız. Yani onlara başka alanlarda ihtiyaç var. Buna karşılık arıtma tesisi daha verimli çalışacak.”
BU KENTİN ZENGİNLERİ NEREDE?
İEF sırasında İzmir iş dünyasının desteğine dikkat çeken Tugay, şu ifadeleri kullandı:
“Yani Ticaret Odası'yla bu konuyu konuşmadık. Ama Ticaret Odası tabii muhataplardan sadece biri. Her İzmirli şirketin kendine şunu sorması lazım. İzmir fuarında şu anda standımız yoksa niye yok? Aşırı maliyetli bir şey değil bu sonuçta. Bence önem vermekle vermemekle alakalı bir şey.
Şehrimizin iş dünyası, şehrimizin şirket sahipleri bununla yüzleşecek. Yani İzmir fuarına ve İzmir'e sahip çıkacaklar mı, çıkmayacaklar mı? Ben çıkmaları gerektiğini düşünüyorum. Onun için o çağrıyı yaptım. Daha önceden biraz daha naifçe konuşuluyordu bu konular. Ama arkadaşlarımız biz randevu istiyoruz, randevu vermiyorlar diyorlar mesela. Yani fuarla ilgili konuşmak için randevu isteyip de randevu dahi vermiyorsa bu şirket orada bir fecaat bir yaklaşım var. Şehre somut bir katkıları yok o zaman. Yani şehre zaten sahip çıkma ile ilgili bir sıkıntı var. Onu söyleyeyim. Sağ olsun Mahmut Özgener'in iyi niyetle ben onu söylediğine eminim. Hiçbir şüphem yok ama bunu sadece söylemek yetmez. Gereğini yapmak gerekir.
Ben göreve başladığımdan bugüne kadar belediyenin herhangi bir sıkıntısında ciddi bir destek görmedim. Yani sadece sözlü olarak eleştirdiler. Eleştiri yedik yani. Başka bir şey olmadı. İzmir'in çok önemli tarihi eserleri var. Kadifekale'nin eteğinde tiyatro, Kapılar bölgesinde bir sürü antik dönemden kalma kalıntı var. Smyrna, Yeşilova biraz daha çevreye doğru gittiğimiz zaman tabii Bergama öyle. Bergama'da mesela inanılmaz bir arena var toprağın altında.
Yani bunlar çok düşük bütçelerle yürütülen çalışmalar. Metropolis var, Eritray var. Klaros var. Bunların hepsi inanılmaz önemli eserler. Dünyanın başka bir ülkesinde olsa şimdiye kadar 100 defa değerlendirilmişti. İzmir aslında normalde Roma gibi bir şehir. Evet. Bir sürü antik eserlerle dolu bir şehir.
Bunların gün yüzüne çıkması, kültürel açıdan insanların ziyaretine açılması, bir taraftan turizm açısından da bu şehre kazandırılması lazım. Çok düşük bütçelerle yıllardır bu kazılar sürüyor. Bu kazılara tek destek veren İzmir Büyükşehir Belediyesi. Uzun yıllardır. Ama nerede bu şehrin zengin insanları. Yani nerede bu şehre sahip çıkacak insanlar? Yani çok büyük paralar değil bunların desteklenmesi.”
HERKES CEBİNDEN 10 BİN LİRA KOYSA...
Tugay, iş dünyasının sorumluluğunu hatırlatarak şu eleştirileri yaptı:
“Herkes cebinden bir açıkçası yani 10.000 lira koysa inanılmaz bir para çıkar ortaya. Ama inanın yani ben bu konudaki duyarsızlığı anlamakta zorluk çekiyorum. Her şeyi belediyeden, her şeyi belediyeden. Ya içinde bulunduğumuz ekonomik durum ortada. Yani ne olur bir kütüphanede siz yapsanız.
Yani bir şirket adını söylemeyeceğim ama bize kütüphane konusunda mesela söz verdi. Sonra vazgeçtiler. Gerçekten çok ağırıma gitti yani söyleyeyim. Yani o şirketi gerçekten kınıyorum. Öyle söyleyeyim. Ayıptır ya. Yani şehre bir kütüphane yapamıyorsanız kocaman bir şeysiniz siz. Ben ne anladım ki sizin varlığınızı?
Bu şehir sizi zengin yaptı. Bu ülke sizi zengin yaptı. Yani dönüp bir şey vereceksiniz insanlara. Zor zamanlardayız, dar zamanlardayız. Hani devlet çok zengin, belediye çok böyle para içinde yüzüyor. Ondan dolayı hani bir şey yapmıyor olsak anlarım.
Sıkıntı içerisinde körfezi temizlemeye çalışıyoruz. Şehrin her tarafından su çıkarmaya çalışıyoruz. Yani yol yapmaya çalışıyoruz. Sıkıntı içerisinde yani gerçekten çok zor şartlarda çalışıyoruz. İnanılmaz bir duyarsızlık görüyorum. Bu şekilde olmaz. Yani halkı tenzih ederim. Ama gücü olup da burada parmağının ucunu kıpırdatmayan insanların yaptığı ayıptır yani.”
LUNAPARK'IN RUHTASI YOKTU
Kültürpark’taki Lunapark’ın kaldırılmasının ardından yerine yapılacak proje hakkında Tugay şunları söyledi:
“Kültürpark içindeki Lunapark’ın ruhsatı yoktu. Lunapark yapacağınız yerin imar planlarında o iş için ayrılmış olması gerekir. Biz planlı bir alanda İzmir’e yakışan bir eğlence merkezi yapacağız. Ama önce yatırımcısını bulmamız lazım. Çünkü bunlar çok büyük yatırımlar. Bizim bütçemizi aşıyor.
Bu tür şeyleri biz işletemeyiz. Yani kim yapacak bunu gelsin desin ki ben bu işe talibim. O zaman ona gösterebileceğimiz yerler var. Bir eğlence parkı yapılırsa bu Türkiye’nin de İzmir'in turizmine çok önemli katkı sağlar. İzmirlileri de çok mutlu eder. Yatırım yapan da mutlaka kazanır.
Yani şu anda sıkıntı şu insanlar yatırım yapmaktan kaçınıyor. Yani Türkiye'yi ekonomik açıdan iyi görmüyorlar. Evet. Henüz iyi durumda görmüyorlar. O yüzden yatırım yapmaktan kaçınıyorlar. Aslında gerçekten güzel bir yatırım olmasına rağmen uzak duruyor insanlar. Bir şekilde bunu çözeceğiz. Mutlaka çözeceğiz. Yer yani potansiyel yerler var. Onları çalıştık hazır. Sadece gerçekten güvenilir bir yatırımcıya ihtiyacımız var.
Ben tekrar söyleyeyim çok rahatsız olduğum için. Bakın keyfi bir kararla Lunapark'ı kaldırmadık. Lunapark'ın orada olması kaçak bir durum. Ruhsatsız kaçak bir durum. O lunaparkta birisine bir şey olsa dönüp deseler ki belediye buraya niye izin verdi? Ruhsatsız olduğu halde niye kaldırmadı? Açıklayamayız yani. O yüzden mecburen kalktı.
Yani şimdi birisi Konak Meydanı'na getirse bir lunapark kursa. Ne dersiniz? Kültürpark içindeki de aynı durumdaydı.”